“Sevgili Soma ve Mona”

“Soma, derin düşünceleriyle ağırbaşlı bir hayalperesttir. Hayallerini ve kalbini paylaştığı Mona’ya tutkuyla bağlıdır. Mona ise canlı, hareketli ve gösterişlidir; özgürlüğün peşinde koşar. Ona olan sevgisi ile gitme arzusu arasında sıkışır. Gittiği her yerde, sonunda yine Soma’nın sabit çizgilerinde huzur bulur. Tasarımda, Soma ve Mona’nın başları hem birbirine hem de ideallerine bağlıdır. Süslü Mona uzaklaşırken bile çizgileri daima Soma’ya döner.”

Soma ve Mona’nın hikayesi, içsel çelişkiler ve ilişkilerdeki denge arayışını simgeler. Soma derin düşünceleriyle durağanlığı temsil ederken, Mona’nın uçarılığı keşif ve özgürlük arzusunu yansıtır. Mona, gitme ve dönme döngüsüyle bireyin bağımsızlık isteği ile duygusal bağları arasındaki çatışmayı sergiler. Bu tasarım, modern ilişkilerde bireylerin hem kendi ideallerine hem de sevdiklerine tutunma çabasını sorgular.

Mong’lar, kendilerine özgü hikayeleriyle varoluşu sorgulayan kusurlu karakterlerdir. Her bir karakter, kendisini yaratma sürecinde bir hikaye fısıldar; kimisi süslü elbiseler ister, kimisi ise sadece yüzünü göstermekle yetinir. Tamamlandıklarında, isimleri ve öyküleri belirginleşir. Ancak onlar da kendi varlıklarını anlamaya çalışır; boyutlarının sınırları içinde eksikliklerini hisseder ama neyin peşinde olduklarını tam olarak kavrayamazlar. Edwin Abbott Abbott’un Düzülke romanındaki karakterler gibi, Mong’lar da kendi boyutlarının ötesindekini algılamakta zorlanır.

2020 yılında doğan bu seride yer alan karakterler, hem yağlı boya hem de dijital baskı teknikleriyle üretilmiştir. Her biri, insan davranışlarının bir yansıması olarak bize ayna tutar. 36 tasarımdan oluşan bu koleksiyon, Düzülke romanının yazarı Edwin Abbott Abbott’un yaşam yılına ithafen 88’er adetle sınırlandırılmıştır. Özgün renklerine sadık kalınarak üretilen bu limitli dijital baskılar, özel kağıt ve baskı teknikleriyle koleksiyonerlere sunulmaktadır.

Mong’lar, kendilerini keşfetme yolculuklarında, bizleri de varoluşun karmaşık ama büyüleyici sorularıyla baş başa bırakıyor. Her bir tasarım, soyutlanmış bir dünyadan bize gönderilmiş bir mesaj gibi, hikayelerini anlatmayı bekliyor.